• BIST 9645.02
  • Altın 2429.254
  • Dolar 32.552
  • Euro 34.8813
  • Erzurum 5 °C
  • İstanbul 20 °C
  • Ankara 18 °C

Eğitimci Yazar Ahmet Gökhan Yazıcı'nın Kaleminden...

Eğitimci Yazar Ahmet Gökhan Yazıcı'nın Kaleminden...
ŞAH VE MAT

“Fikir ve Zihniyette birlik sağlamak için kavga eden Müslümanlar.! Harekette birlik sağlamadıkları sürece emperyalizmin kuklası olmaya mahkumdurlar.!” Ahmet Gökhan Yazıcı

Günümüz İslam alemindeki bu makus talihin ve basiretsizliğin sebebini aslında özetleyecek olan realitede bu değil mi.?

Yaklaşık bir kaç asırdır Osmanlının terk ettiği Ortadoğu coğrafyasında kan gözyaşı ve feryat hakimdir.

Dönemin tarihi süreçi sağlıklı bir şekilde tahlil edildiğinde Yahudi ve Hıristiyan misyonerlerin ve onların uzantısı taşeron devletlerin kurmuş oldukları satranç tahtasındaki bölge insanına ve civarındaki komşu ülke insanlarına biçmiş oldukları rol budur aslında.!

Kendilerinden başkalarına yaşam hakkı tanımayan sokaklarda ıspanak fiyatına pazara düşmüş demokrasi ve insan hakları safsataları ile bölgeyi yine yeniden kendi menfaat ve çıkarları etrafında dizayn edebilmek için

Özellikle son yüzyılda kendi halkına zulümle hükmettirdikleri statükonun timsali piyonlarını son demlerinde tuvalet kâğıdı gibi önce hoyratça harcayıp,

Bir taraftan Ortadoğu, Kafkasya ve Asyada halkına bu zulmü reva gören yöneticileri firavunlaştırıp diğer taraftan kendi menfaatin adına panzehir receteyi halkın imdadına yetiştirmek zulmün ve sömürücülüğün bir diğer ayağıdır aslında onlar için.

Şüphesiz amaç ; dünyanın ve bölgenin yükselen değeri İslam-ı yok etmek mümkün olmasada, yayılmasını engellemek.! Kendi müslüman müsvetteleri aracılığı ile islam-I fobiye dönüştürmektir.

Ve bu idealleri doğrultusunda; Bölgeyi dizayn edebilmenin, bölge insanınını cariye misali bir kıvama getirebilmek öncelikli ulaşılması gereken hedeftir!

Batıya ve Emperyalizme meydan okumayacak, sorun çıkartmayacak, sadece yediği ve içtiği yeri, ona biçilen rol doğrultusunda ibadetlerini yaşayabileceği yeri kutsal kabul etmekle yetinen..!

Bana değmeyen yılan bin yaşasın misali suya sabuna dokunmayan..!

Kendi inançsızlıklarına,itaatsizlik,ilkesizlik ve ahlaksızlıklarına ortak olabilen..!

Yaşadığı gibi İnanmanın sınır, ölçü, kural ve hükümlerini insanlar üzerinde belirleyen..!

Yaratıcının hüküm ve ölçülerini beğenmeyip hiçe sayarcasına; İnsanların duygu,düşünce ve arzularına ket vuran,onların ilkelerini,ideallerini,şahsiyetlerini; sevinç ,hüzün, istek ,fikir ve inanç düzeylerini belirleyen sınırlarını çizebilen..!

Ya fikri ve inanç sapıklıkları çerçevesinde kendi dinlerinin?, ideal? Ve modern? müslümanını! haşa yaratmaya çalışan..!

Ya onların! ve fikri sapkınlıklarının tezahürü ideolojik saplantılarının! Ve yine İnançsızlıklarının tezahürü, dini sapkınlıklarının peşinden sürüklenen,ağıtlar yakan,kan ve göz yaşı döken..!

Kamplara,kulüplere,dernek,parti vs tayfa- takım- cem –cemaat-tarikat vb unsurlara itaat ve biat üzere ayrılan..!

Yüce Allah tan ise; onları ve sapkınlıklarını daha iyi tanıyan! Allah tan ise onlardan ve hükümlerinden daha çok korkan!

Onları daha çok seven,sayan ve dinleyen ve haşa onları yaratıcıya ortak koşan eşrefi mahlukatları? Yetiştirebilmek veya yönetebilmekti amaçları ve başardılar..!

İslam alemini güçsüz, idealsiz ve inançsız ve etkisiz kılarak İslamı yok etmekten ise müsvetteleri aracılığı ile kontrol etmeyi ve yine ekonomik - siyasî - kültürel açıdan kendisine mahkûm ve mecbur bırakmayı bir ideal strateji olarak belirlemişlerdi ve maalesef başardılar..!

Onlar için bu bağlamda siyasal-sosyal yapıların oluşması gerekmekteydi. Kendi sütüdyolarında ve kendi figuranlarının eşliğinde Radikal İslami eylem fregmanları ile İslamı ve Müslümanları terörize olarak göstererek uzun metrajlı filmin ön hazırlığında işgaline zemin hazırladılar.

Sonrasında;

Bu Müslüman halklarla barışmak üzere; demokrasi, insan hakları, özgürük ve hürriyet ritüelleri ile filmin ikinci fregmanı hazırdılar.!

Bu sayede dünya siyasetine bir alternatifi olmayan, bireysel hayatta var olan ama sosyal-siyasal alanda geride duracak bir İslâm anlayışını, engaje ettiler!

İbadet özgürlüğü, inanç ve düşünce serbestliği çeşitli sembolleştirilmiş değerlerle once dramatize edilecek sonra;

Başörtülü , sakallı, namazlı olan ama kendi düzenlerini bozacak tarzda düşünmeyecek, yaşamayacak ve bunu uygulamaya geçiremeyecek, siyasal, sosyal,ekonomik modeller üretilirken,

Batı kavramları, batı perspektifi, batı paradigması üzerinden düşünecek bir sosyal yapı taşı olabilecek tarzda bir figuran müslüman argumanı olması gerekiyordu ve sağladılar..!

Aslında çeşitli adlandırmalar var idi, en yaygın şekliyle Ilımlı İslâm projesi belkide en anlamlısı idi. Fakat nereden başlayalım sorusu manidardı. Tartışdılar, sorguladılar, tahlil ettiler.

Asırlarca bölgeye hakim olmuş, önderlik etmiş, çoğu ile soy boy,akrabalık ve din bağı olan Türkiye onlar için en ideal ülkeydi.

Aslında süreç öyle planlanmıştı ki öncesinde Türk Milletinin varlık sebebi inanç ve değerleri ciddi bir önyargı ile hakir görülmüş, küçümsenmiş, müstevlileri aracılğı ile müdahaleye maruz kalmış,

Akabinde oluşabilecek reaksiyonlarıda kontrol edebilme adına İdari ve siyasi meraklı bazı Cemaat, tarikat ,sivil toplum kuruluşları ve siyasi cemiyetler araçılığı ile 
İslamın asli menbaasından oluşabilecek siyasi iktidar dalgasını kırmayı ve kontrol etmeyi planladılar..!

Türkiye’deki dindar çevreler de zaten buna meraklı ve elverişliydi. Müslümanların iktidar oluşuna muktedir olamamaları üzere izin verilmeliydi derinden ve asli menbaasından bir sinerjiye dönüşmesi muhtemel dalgada ancak böyle kırılabilirdi.

Ve ideal rofilleride yokda değildi;

Alınları secdededir, dilerde tekbir, Onlar için ne kible kabedir, nede ALLAH cc bir.!

Aslında ruhların şeytana satmışlardır, işledikleri günahların karşılığı, kimi için, makam, kimi için, para, kimi için şöhret vesairedir.

Dün almış oldukları İslami öğretiyi , bu gün islami vesayet anlayışına dönüştürebilen dini bir otoritelerdir.

Yürekleri yakan ve heyecanlandıran gözleri nemlendiren her sözleri ilah-i hüküm değerindedir, Kutsanmışlardır.!

Her şey onlar için mübahtır.! Amaç kendi menzillerine varmak ise gerisi teferruattır.!

Dünyalıkla, arpalıkla asla işleri olmazdı, dini dünyevi sermayeye dönüştürmeden uhrevi ikballeri İslamdı,

Evangelizmin islami versiyonlarıdır aslında, yaratıcıya en yakın onlardır, her hakediş onlara ait olmalıdır ve herşey ,herkes yaratıcıya yakın olmak için onlara tabi olmalıdır.!

Çile onlar için sözde müminin mükafatıdır. Saltanat ve sefaat ise en yakın akraba ve tayfanın ganimetidir.

Müslümanın, özverisi, fedakarlığı, ızdırabı, gözyaşı ve kanı onların yaşam kazancı ve haklılığı olarak aslında geçim kaynaklarıdır.!

İslami öğretinin güya tedrisatından geçmiş, İslamı sadece kendi ictihadları ile yorumlayarak ,yuvarlayarak kendilerine ve menfaatlerinin gerektirdiklerine göre ictihadi bir din oluşturma garebeti içerisinde olanlar.!

İslama iç darbeyi sübvanse edecek olanlar iş başında idi artık.

Avrupa Birliği projesi üzerinden Türkiye’de bir dönüşüm sağlamaya çalışıyorlardı. Türkiye de bir çok tabu hızla yıkılıyor, statükonun dişleri kırılıyor, sistemin temelleri çeşitli yargı dalgaları ile çatırdıyordu..!

Türkiyeyi ve Bölgeyi yeniden dizayn etme çalışmalarında aslında taraflar oyunu kurallarına gore bir taraftan oynamaya çalışırken

Batı : Ilımlı İslamın Figuranları ile çoğunluğun iktidarını kontrol etmeye çalışıyor, değişmeye mahküm sistemin dönüşümünde rol almaya uğraşıyordu..!

İktidar ise değişimi kendi istediği boyutta sağlayabilmek için, güçlüye ve hadiseyi planlayanlarla ilk etepta birlikte hareket ediyor

Yeni Türkiyenin ve Bölgenin dizayn edilme çalışmaları karşısında süreci etkisizce seyrederek sistemin dışında kalmaktansa, sisteme dahil olup sürece müdahil olma fırsatını aralamak isterken

Ne hikmetse kuzey ırak 1 mart tezkeresini pas geçebiliyordu.

Ve Müslümanların Türkiye İktidarı üzerinde Ilımlı İslamcılarla ile Radikal İslamcılar arasında ki mücadele Türkiyeye ve bölgeye dizayn etmeye çalışanların hakemliğinde iktidarla birlikte başlarken

Ortadoğu ülkelerindede çeşitli mezhebi ve itikadi farklılılar etrafında ayrılıklar körükleniyor, radikal ve ılımlı islami düşünceler etrafında müslümanların namluları ve topları birbirlerine doğrultulması başarılıyordu.

Batı malum ülkeleri bölüştürmek üzre dönüştürme görevini dağıtırken,

Şüphesiz ehl-I sünnet akaidi ve sünni disiplini ile İslami ritüeller etrafında kendisini ifade eden harici bir örgütün bölgede konuşlandırılması;

Bölgenin islami ve insani hassasiyet ve değerlerinin, tarihi eser ve tapu senetlerinin tahrip edilerek ortadan kaldırılması onlar için bir taşla iki kuş vurmak olacaktı ki;

Bir taraftan islamın terörizimle özdeşleştirilerek dünyaya ve insanlığa korku salması, diğer taraftan bölgeye müdahale ve dizayn etme ideallerine meşruiyet kazandırması maynun iştahlarını kabartıyordu.

Velhasıl Ortadoğu ve Avrasyada Oryantalistlerin asıl körüklemek istediği süreç Müslümanların birlik ve beraberliğinin önüne geçip, böl parçala kontrol et ve yönet stratejisi ile bir cariye misli kullanmaktır.

Bu çoğrafyalarda son çeyrek asırda özellikle ılımlı İslam ve Ilımlı Milliyetçilik furyasını, yeşil kuşak projesi ile konuşlandırmaya çalışmasın asıl gayesi budur.

Oratadoğu da ki bu satranç tahtasında Türkiye ye biçilmiş rolün piyonluk olduğuda artık aşikar bir gerçektir.

Bölge yer altı ve yer üstü kaynaklarının, kendi hayatiyetlerini devam ettirmek emperyalist ülkeler üzere kontrol edilmesi demek;

Gaza ve Cihad şuurundan uzak Müslüman coğrafyasında salyangoz satmak üzere bu kritik üçgendeki tezgahın asıl bedelini Müslümanlar olarak bizlerin ödeyeceği demektir.

Bu günkü ödenen bedeller ile bu da aşikardır..!

Anadolu.! Bir ateş cemberinin kıskacındadır.

Ve bu gün belkide bir ırak,suriye,filistin,libya,mısırın bedel-i kaderine ortak olmanın arafesindedir.

Anadolu Tufana tanıklık etmiş..! Bağrında nice fırtınalar kopmuş..! Hakim olunma mücadeleleri eşliğinde kan ve gözyaşı sel olup akmış..!

Tarihte bir çok millete ve medeniyete mezarlık olmuş..! Ahın, feryadın ve vebalin konumlamdırdığı bir çoğrafyadır..!

Anadolu mazlumların, gariplerin, mağdur ve kimsesizlerin imdadına, feryadına, kimsesizliğine kulak tıkayanların değil..!

Hakkın ve hukukun timsali olup, hoşgörü ve adalette yarışıp, zulme karşı kıyam edip ..!

Batılın karşısında..! Hakkın yanında saf tutabilenlerin çoğrafyası olarak kalabilmiştir..!

Anadolu birliğin..! beraberliğin..! inanç ve idealizmin..! cesaret ve kararlılığın timsali olarak..!

Uğruna yaşayabilenlerin, yaşatmaya çalışanların gerekirse uğruna ölebilenlerin çoğrafyasıdır..!

Ve bu gün Anadoluda yeniden bir bedel ödememek için ;

Türküyle kürdüyle, alevisi, sünnisi ile vesaire kültürel, sosyal, demoğrafik zenginlikleri ,renkleri ile

Hiçbir siyasi ,ideolojik,inanci ve mezhebi bir ayrım gözetmeden, hepimiz bir kilimin desenleriyiz ruhu ile kırmadan, dökmeden, yıkmadan,

Asırlardır gölgesinde huzur bulduğumuz,ısındığımız,serinlediğimiz Türk Bayrağının altında bir araya gelip bölmek isteyenlere, yıkmak isteyenlere, namus ve iffetlerini emperyal güç askerlerine peşkeş çekmek isteyenlere, karşı onurlu duruşumuzu, toplumsal refleks ve reaksiyonumuzu ortaya koymak zorundayız.

Ve Anadoluda farklı özellikler, düşünceler,inanç ve zihniyetler etrafında vücut bulsakta birbirine dayanmaktan ve sarılmaktan başka hiçbir çaresi olmayan müslümanlar olarak;

Ayrışmayı, kutuplaşmayı, ötekileştirmeyi, bölmeyi, fitneyi,kini,öfkeyi çağrıştıran,yeşertmeye çalışan her türlü dini, milli ve siyasi fikir,zihniyet ve kişilere rağbet etmeyip

Dahili ve Harici İslam ve İnsanlık düşmanlarına, emperyalist sömürgeci devlet ve milletlere karşı yekvücut olarak onurlu ve omurgalı bir duruş sergilemeliyiz.

Ve tez elden devlet ve millet olarak Anadolunun hattı müdafası için satıhdaki ülkeler ırak,suriye,libya,mısır vb gibi ortadoğu ülkelerinin toprak ve devlet bütünlüğü için ne gerekiyor ise yapılmalı

Özellikle 1926 Ankara antlaşması gereği Irakın toprak bütünlüğünü sağlamak üzere ve garantörlük hakkı saklı kalmak koşuluyla terkedilen Musul ve Kerküğe Türkiye girmeli,

Irakın ve Suriyenin kuzeyinde altyapısı sağlanan kürdistanın kurulmasının önüne geçebilmeli ve her iki ülkenin toprak bütünlüğünü sağlamak üzere kuzey kesimlerinde sınır ötesinde

Türk askerinin konuşlandırılması Anadolunun toprak bütünlüğünün bir mecburiyetidir ve bize neye mal olursa olsun

Türkiye bu bölgede Şah ve Mat demelidir. Yoksa bu savaştan bir piyon olarak bölünerek safdışı bırakılacaktır.

Selam-Saygı-Dua

Ahmet Gökhan Yazıcı

 

  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25