DEMİR RAYLAR BİZİ SEVMİYOR!

Hilaf olmasın; hatırımda kaldığı kadarıyla, ilki yirmi sene önce olmak üzere, en az on defa hızlı tren ve Erzurum’a hafif raylı sistem hakkında yazı kaleme almışımdır.

Ankara-Sivas-Erzincan-Erzurum-Kars Hızlandırılmış Tren Projesi, çok önemli, büyük ve stratejik bir yatırımdır.

Karayolu ulaşımında otoyollar ve duble yollarla ülkeyi baştan başa birbirine bağlayan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, özellikle Cumhurbaşkanımızın titizlikle üzerinde durduğu hava yolu ulaşımında da gerçekten devrim niteliğinde adımlar attı. Çok sayıda modern havalimanı inşa edildi. Bu ulaşım alanlarında hedeflere ulaşılınca, sıra demiryolu ulaşımına geldi; burada da yeni bir vizyonla harekete geçildi. Hızlı tren hatları ardı ardına inşa edilmeye başlandı.

Bu hatların en önemlilerinden biri de Ankara–Sivas–Erzincan–Kars güzergâhı olarak belirlendi. Bu güzdrgâh, iç ulaşım misyonu kadar, 21. yüzyılın Çağdaş İpek Yolu olarak tasavvur edilen vizyoner bir hedefin de önemli bir ayağını oluşturuyor; kardeş ve dost coğrafyalara sadece demir ağlar değil, gönül köprüleri örüyor.

Hükümetin ete kemiğe büründürdüğü bu büyük devlet projelerini geciktirmeye neden olabilecek her türlü ihmalin vebali büyüktür.

Bugünlerde sık sık aklımdan geçiriyorum: Ankara’dan atlayayım hızlı trene, gidip Sivas’ta ineyim; o güzel şehri turlayayım, sonra yine demir raylardan kayarak konforlu vagonlarla Ankara’ya döneyim.

Sivas’a kadar “gayet hızlı” bir şekilde inşa edilen hızlı tren hattı elbette “bir şekilde” Erzurum’a da gelecek. Gelmesine gelecek de… Ne zaman? Bizler ne zaman “Hadi hızlı trene binip Erzurum’a gidelim” veya “Erzurum’dan binip Ankara’ya varalım” diyeceğiz? Fani ömrümüzde bu mutluluğu yaşayabilecek miyiz?

Bu satırları kaleme alırken, aklıma bir yabancı devlet büyüğü ile gazeteciler arasında geçen şu sohbet geldi:

Gazeteciler, 90 yaşındaki o bilgeye biraz da muzipçe,

— “Üstat, inşallah 100. yaş gününüzü de birlikte kutlarız,” demişler.

Adam tebessümle cevap vermiş:

— “Kendinize iyi bakarsanız, neden olmasın?”

Bizim “Acaba can bedendeyken Erzurum’a hızlı trenle yolculuk nasip olacak mı?” hayalimizi işiten devletluların cevabını işitir gibi oluyorum:

— “Kendinize iyi bakarsanız, neden olmasın?”

Latife bir yana, bir bu hızlı tren projesi, bir de hafif raylı sistem… Takıntı demeyelim ama fikr-i sabit misali bizde hayal-i sabit haline geldi. Durup durup tekrarlıyoruz. Çok görmeyin a dostlar; nerede güzel bir şey görsek, Erzurum’a yakıştırma huyumuzdan vazgeçemedik gitti. Bir de “Tekrar güzeldir, 180 kere olsa bile” darb-ı meselinin doğruluğuna inananlardanız.

Sayın Cumhurbaşkanımızın, Erzurum’a hızlı trenin bir an önce ulaşması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağına dair sağlam bir inancım var. Raylı sistemle ilgili iradesini de ortaya koymuş, bu projenin gerçekleşmesi için ilgili bakanlığı görevlendirdiğine dair Cumhurbaşkanlığı Kararı’nı imzalayıp Resmî Gazete’de yayımlatmıştı. Daha ne yapsın? Cumhurbaşkanlığı ofisleri marifetiyle ihale mi edecek, her gün bu işi mi takip edecek? O kadar iş güç arasında…

Peki, neden yedi yıl önce imzalanan kararnamenin gereği hâlâ yapılmadı? Anlamak mümkün değil.

Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımızın bu konudaki girişimleri ve milletvekillerimizin çabaları da malumken iş nerede tıkanıyor diye merak ediyordum.

Artık etmiyorum.

Galiba sorumluyu buldum:

Demir raylar bizi sevmiyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.