• BIST 8987.31
  • Altın 2279.121
  • Dolar 32.3276
  • Euro 35.0194
  • Erzurum 6 °C
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 16 °C

ALLAH BİR 28 ŞUBAT DAHA YAŞATMASIN

Selman Soğukpınar

28 Şubat süreci, Rahmetli Necmettin Erbakan Hocamız başbakan, Tansu Çiller'in dışişleri bakanı olduğu 28 Şubat 1997'de olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu postallılar tarafından hazırlanan ve açıklanan kararlarla başlayan ve sözde ülkede irtica hortladı diye irticaya karşı, ordu ve bürokrasi merkezli Müslüman kıyım süreci İslam’a darbe sürecidir.

28 Şubat Postallılar tarafından hazırlanarak Türkiye siyasi tarihine geçen bu kararlar ve bu kararların uygulanması sırasında Türkiye'de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan haksızlıklara insan hakkı ihlallerine yargısız infazlara neden olan bir süreçtir.

Bu yaşananlar açık ve net bir şekilde Rahmetli Erbakan Hocamıza ve Refah-Yol hükümetine yapılmış, post-modern darbeden başka bir şey değildir.

 Bu dönem başta muhafazakâr kesime karşı başörtüsü yasağı gibi ayrımcı uygulamalara ve insan hakları ihlallerine sahne olmuş, başörtülü öğrenciler okullardan atılmış, ikna odaları kurulup başlarını açmaları için zorlanmış ve çok sayıda Müslüman kamu personeli işinden atılmıştır.

Adeta inananlara bir kıyım yapılmıştır.

28 Şubat süreci Çevik Bir öncülüğünde kurulan Batı Çalışma Grubu tarafından bizzat hazırlanarak uygulamaya konulmuş bir uygulama olduğunu da hatırlamada fayda var.

Rahmetli Erbakan Hocamız 28 Şubat öncesinde, "Yaşanabilir bir Türkiye", "Yeniden Büyük Türkiye" söylemlerinden rahatsız olan postallıların ve onların postal yalayıcılarının bu ülkeye ihanetidir.

Düşüncelerin, inançların, kimliklerin üzerinden tankların geçirildiği, insan haklarının  ve özgürlüklerin yok sayıldığı vesayetçi ve yasakçı zihniyet tarafından yapılan darbenin adıdır, 28 Şubat.

100 bine yakın kız öğrencinin eğitim hakkının elinden alınarak eğitimden mahrum bırakıldığı, İmam Hatip Okulu öğrencilerinin zulme maruz kaldığı, Kur’an Kurslarının kapatıldığı, Kur’an eğitimine yaş sınırı getirildiği, inanan gönüllerin devlet kapılarından çevrildiği ve özetle İslami kimliğin yok edilmeye çalışıldığı siyonist ve emperyalistlerin uşaklarının yaptığı darbenin adıdır 28 Şubat.

Bugünkü Cumhur Reis’imiz tarafından Ziya Gökalp’in

Minareler süngü, kubbeler miğfer, 
Camiler kışlamız, müminler asker, 
Bu ilahi ordu dinimi bekler,
Allah’u Ekber, Allah’u Ekber.

Dörtlüğünü okuduğu için postallılar ve yalayıcıları tarafından zindana mahkûm edildiği zalimliğin adıdır 28 Şubat.

Vesayetçi ve yasakçı zihniyetlere göre o dönemde üniversiteler gerici yatağı haline gelmişti.

Üniversitelerde başörtülü kızların olması onları ürkütüyordu.

Bu zalimler biliyorlardı ki kızların okuması Türkiye’deki İslami birikimi arttıracaktı.

Kızlar geleceğin nesillerini yetiştirecek olan anneler konumunda oldukları için bunların yetişmesini istemiyorlardı.

Bu zalimler inançlı kızlarımızın okumasını istemiyor, onların  birikimsiz kalmasını, dünyayı tanımamasını, kesinlikle herhangi bir meseleyi yorumlayacak kadar cahil kalmasını istiyorlardı.

Eğer bunları cahil bırakırsak bunların evlatları cahil olur caniliğini benimsiyorlardı.

Bunların bu düşüncesi ile cahiliye devrinde kızları diri diri mezara gömen zihniyetin düşüncesi arasında hiç bir fark yoktu.

Kadın hakları, insan hakları özgürlük ve demokrasiden bahseden bu akıldan yoksunlar insanın aklına zarar yasaklar uyguluyorlardı.

Üniversitelerin kapılarına koydukları militanları ile öğrencilerimizin baş örtüleri açılıyor açmayanlar yerlerde sürükleniyordu.

Peruk takıp içeri giren kızımıza bu yaptıkları zulüm yetmiyormuş gibi hemen okul girişlerinde kurdukları ikna odalarında başını ha açmışsın ha peruk takmışsın arada bir fark yoktur.

Gel sen şu başörtünden kurtul zaten böyle okulu bitir sende bu ülkede başını örterek çalışacak hiç bir devlet kurumu yoktur.

Başını açarsan geleceğini yani işini de şimdiden garanti altına almış olursun diye ikna odalarında yavrularımızı ikna etmeye çalışıyorlardı.

Bu zalimler inançlı kız evlatlarımıza bunları yaparlarken erkek evlatlarımızdan sünneti yani sakalı olanların sakalını kestiriyorlardı.

Kamu dairelerinde hiç bir sakallının çalışmasına müsaade edilmiyordu.

Kamunun bütün binalarında zaten merdiven altına konulmuş mescitlerinin kapılarına kilit vuruluyordu.

Kamuda namaz kılan, oruç tutan, imanlı ve itikatlı insanlar fişleniyor bunlar ya başka yerlere sürülerek yâda cezalar verilerek adeta yıldırma politikası güdülüyordu.

Camilerde vaaz etmek ve Caminin namaz vakti dışında açık tutulması yasaklanıyordu.

Ecdadımızdan bize miras kalmış yavrularımızın dinini, diyanetini ve ahlakını öğrendiği medreselerin ve vakıfların kapılarına kilit vuruluyordu.

İnançlı sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri hakkında davalar açılıyor,  dernekleri kapatılıyordu.

Bir TV, Radyo programcısı ve gazeteci olarak yerelde dahi yapmış olduğumuz programlarımıza müdahale ediliyor, yalan yanlış suçlamalar ile hakkımızda davalar açılıyor.

Neyin yayınlanıp neyin yayınlanmayacağına bu zalimler karar veriyorlardı. 

Nerede ise yayında bile ben evde izlerken bana sen yan baktın diye insanların hakkında davalar açılıyordu.

 'HAYAT; İMAN VE CİHATTIR'' diyen

Hükumette kaldığı 11 aylık süreçte Türkiye'de Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe yapan, memura ve işçiye yüzde yüzlere varan, asgari ücretliye yüzde iki yüzlere varan zam yapan, köylüye ve çiftçiye her türlü desteği veren ve IMF'e defol kapı dışarı benim ülkemin sana ihtiyacı yok diyen başbakanına ve onun inançlı kadrolarına olmadık iftiralar atılıyor,  tezgahlar ve  kumpaslar kuruluyordu.

Sevgili Gençler!!!

Son on üç yılda Türkiye'de refah bir şekilde  yaşayan kardeşlerim; Sizler bunlardan haberdar değilsiniz.

Ama olmalısınız.

Bu zalimlerin babanıza, annenize, ağabeyinize ve ablanıza nasıl zulümler yaptıklarını bilmeniz gerekir.

O günleri yaşamış bütün kardeşlerim!!!

Bakınız bizlere düşen bu yeni nesli  28 Şubat  darbesinden her zaman, her noktada, her aşamada haberdar etmektir.

28 Şubat’ı yaşayanlar asla unutmamalıdırlar.

Çünkü mağduriyetler ve zulümler unutulmaz.

Dinimiz derki Müslüman kindar değildir.

Ama unutmayın!

Müslüman bir tek Müslümana karşı kindar değildir.

Müslümanın kendisine karşı zulmedenlere karşı her zaman, belli bir dik duruşu ve tavrı mutlaka olmalıdır. 

Müslümanların o dönemde gördükleri sıkıntılar, başörtüsü mağdurları, sakallarını kesmek zorunda kalan birçok memur, İmam Hatip Liselerinin çektiği zulümler, başı örtülü annelerin ordu evlerine gidememeleri ve birçok olay, hatta hastanelerde tedavi edilmeyip ölüme terk edilen kadınlar.

Tüm bunlara baktığımı zaman küçük veya büyük sıkıntı çeken herkesin o günü unutmaması gerekiyor.

Eğer kısmen de olsa 28 Şubatı yaşamışsa bir insan bunu yeni nesillere aktarması insanlığın ve Müslümanlığın gereğidir.

Çünkü gelecek açısından yaşanmışların  yeni nesiller üzerinde mutlaka çok ama çok etkisi olacaktır.

Son olarak bir kez daha diyorum ki;

Gençlerimizin ve yeni nesillerimizin 28 Şubatı ve o mağduriyetlerini kesinlikle bilmeleri lazımdır.

Bilmeliler ve o anlayışa karşı neden bir tavır takınmaları gerektiğinin bilinci ile büyümelidirler.

Sonuç olarak şunu da açıkça beyan etmek ve dikkatlerinizi çekmek isterim.

Bugün son on üç yılda güçlenen ülkemiz ile birlikte her alanda güçlenen ve zalimlere başkaldırıp, mazluma sahip çıkan ülkemizin bu durumu ve başta Sayın Cumhur Başkanımız ve Başbakanımız tarafından dile getirilen ‘’Yeniden Büyük Türkiye" söylemleri birilerini rahatsız etmektedir.

Ve bugün görüyoruz ki 28 Şubatçı zihniyetlerden yine ses çıkıyor ve o zihniyetler tarafından ülkeye ihanet edenler cezalarını çekmek yerine mahpus damlarından alınarak sokaklara salıverilmeye devam ediyorlar.

Diliyorum ki Rabbim!!!

Bu millete bir daha 28 Şubatlar yaşatmasın ….. 

  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25