• BIST 9645.02
  • Altın 2429.254
  • Dolar 32.552
  • Euro 34.8813
  • Erzurum 13 °C
  • İstanbul 21 °C
  • Ankara 25 °C

Erzurum Milli Eğitim Müdürleri'nden; Turgut Köse'nin vefâtı...

Fevzi Budak
Seksen öncesi rahmetli Ecevit'in ilk Hükümeti döneminde, bir süre Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı ve ikinci Ecevit hükümetinde de, iki yila yakın, Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü görevinde bulunan, Yavuz Selim mezunu Turgut Köse, geçtiğimiz yakın bir tarihte vefât ederek, aramızdan ayrıldı. Kendisine rahmet; kederli ailesine sabır ve metânet diliyorum.
 
Öğretmenliğinden tanıdığım ve kendileriyle bir süre mesâi arkadaşlığı yaptığım, olaylara ve dünyaya bakışımızda, siyâsî- ideolojik ve fikrî anlâmda farklılık olsa da, "Ölülerinizi hayırla yâd edin" ölçüleri ve değerleri içinde, bir ölünün arkasından incitici olmayan itinâli bir uslüpla, o günün siyâsî şartlarında yaşanmış, olumlu ve kısmen üzücü bazı ortak anılarımızdan ve hiç de hoş olmayan siyâsî sürecin, olumsuz yansımalarından, kısaca söz etmek istiyorum.
 
Rahmetli Demirel döneminde, müdür yardımcılıği görevinden alınan Turgut Köse, idari yargı kararıyla eski görevine iade edilmişti. Yıl 1977... Ardahan Lisesi Müdürlüğü'nden, Milli Eğitim Müdür Yardımcılıği görevine daha yeni atanmiştım. Milli Eğitim Müdürümüz de, çoğu hastanın bir böbreğe hasret çektiği ve şifâ bekledıği bir dünyada, dört böbreğe sâhip, fizikì görünümü biraz heybetli ve nispeten çelebi mizâçlı ve siyâsî olarak da, Adalet Partisi'ne yatkın, rahmetli Celalettin Torun...
 
Müdürlüğün iş ve işlemlerine fazla müdahâle etmeyen, Şehir Kulübü'nün müdavimlerinden, inşaat-yapım işlerini, sonraki tarihlerde müsteşarlığımızı yapacak rahmetli Bener Cordan'ın kirvesi Hacı Cemil Korkmaz'a; atama işlemlerini de, gayr-ı resmi olarak, Adalet Partisi'ne meyilli ve pöpüler bir kişiliğe sâhip, Ali Ravi İlkokulu Müdürü rahmetli Sezai Yılmaz'a havale etmişti. Müdür yardımcılarını pasifize eden, etli-sütlüye pek fazla karışmayan bir yönetim anlayışı sergileyen bir Milli Eğitim Müdürü.... Atamalardan sorumluluk görevi şahsıma tevdi edilince, rahmetli okul müdürümüz paypas edilmiş ve bu nedenle de okul müdürü ile aramızda, ileri seviyede, epeyce ciddi bir soğukluk hâsıl olmuştu.
 
Bu arada sadetten ayrılarak; sözü, İnşaat ve yapımdan sorumlu gayet nüktedân bir kişiliğe sahip, Haci Cemil Korkmaz'a ait bir güzel anektoda getirmek istiyorum. Hacı Cemil Bey, 1940'li yıllarda, Gezici Başöğretmendir. Kendisine bağlı üç sınıflı okulların mut'ad denetimindedir. At sırtında Hasankale'nin bir köyüne doğru gitmekte, ama kafa biraz çakır-keyf...Köye yaklaştığında atından iner ve atın dizgini elinde, köy çeşmesine doğru, ağır ağır yürür. Çeşmenin başında köy kadınları ve genç kızlar hem sohbet etmekte ve hem de kovalarının doldurmalarının sırasını beklemekteler.
 
Çeşmeye yaklaşan ve atını sulamak isteyen ve o tarihlerde henüz Hacı olmayan Cemil Bey, çeşme başındakilere, çakır--keyifli olmanın verdiği esenlikle; "Kaçın bacılarım, kırat keyiflidir su içecek. Kaçın analarım kırat keyiflidir su içeçek" sözerini nakarat halinde bir kaç kez tekrarlar. Genç kızlardan biri, Cemil Bey'in elinde boş dizgini görünce, Erzurum tabiriyle, "Toprak senin başına, haniya at" diyerek şaşkınlığını ifâde eder. Hacı Cemil Bey, irkilerek döner ve atın dizginden boşandığını ve epeyce uzak mesafede geride kaldığını, elinde boş bir dizginle çeşmeye vardığını farkeder. Kendi anlâtımıyla, hayli mahzun ve mahçup olur. Allah rahmet eylesin..
 
Sayın Köse, yargı kararıyla müdür yardımcılığı görevine başlamış olmasına başlamıştı ama... Milli Eğitim Müdürü, kendisine ne oda ne de oturacağı bir masa tahsis etmişti. Adamcağız iki arada, bir derede, gâh memurların yanında, gâh bizlerin yanında, bulduğu sandalyelerde iğreti bir şekilde oturuyor. Tabi bu hoş bir görüntü değildi ve haliyle rahatsız olmuştuk. Arkadaşlar adına müdüre giderek, "Sayın Müdürüm, bu arkadaş mahkeme kararıyla iade edildi. Kaç gündür kendisine oturabileceği bir yer vermediniz. Yakışık almayan ve şık olmayan bir tavır" dediğimde "O koministtir. Ona ne yer ve ne de görev vereceğiim.Yeniden görevden aldıracağım" demişti.
 
Cevab karşısında, "Hayır yanılıyorsunuz müdürüm. O kominist falan değil, o sol görüşlü sosyal demokrat bir dünya gorüşüne sahip birisi... Sizin sağa yatkın bir görüşünüz nasıl varsa, bizler ülkücü bir görüşe nasıl mensup isek, o da sosyal demokrat görüşe mensup bir arkadaş" dediğimde, hatasını anlamış olacak ki, azarlarcasına, biraz da yumuşayarak "O zaman senin oturduğun odaya vereceğim. Bakalım nasıl anlaşacaksınız ?" Bizler medeni insanlar olarak, aramızda tartışmalar yaşasak da anlaşmıştık.
 
Kıbrıs Barış Harekâtı'ının ve Karaoğlan sloganının ve mitinin estirdiği rüzgârla, sayın Evevit yeniden iktidâr olmuştu. O günlerde hatırladığım kadarıyla, müdürümüz bir toplantı vesilesiyele Ankara'ya çağrılmıştı. İşin garibine bakın ki, müdürümüz vekâlet görevini bizlere değil "kominst" dediği sayın Köse'ye vermişti. Vekâletin neden bizlerden bir arkadaşa verilmedigini sorduğumuzda, "Şartlar öyle gerektiriyor"diyerek geçiştirmişti. Sanırım, müdürlük postunu kurtarma gayretinin derdinde..Ama o şartlarda nâfile.. Ne yapalım, bazı insanlar bu tür popilist ucuzlukları, zaman zaman sergiliyor maalesef...
 
Neticede, sayın Köse, Milli Eğitim Müdürü yapılmak üzere Ankara'ya davet edilmişti. Hatta ihtiyacı olan bir miktar borç parayı da, yakın arkadaşım, değerli yönetici rahmetli Tünaydın Demircioğlu'ndan almıştı. Bizlere de müdürlüğü ile ilgili görüşümüzü sormuş, bu siyâsî süreçte, Erzurum'a sol görüşlü bir sosyal demokrat müdürün atanacağı muhakkak. Herhalde bizlerden biri atanacak değil ya demiştik...Bilmediğimiz ve Erzurum eğitimine ve öğretmenlerine -yöneticilerine ideolojik ve sair nedenlerle zarar verebilecek bir kişiden ise, bilinen bir Erzurumlu olarak kendisinin atanmasının, makul olacağını ifâde etmiştik.
 
Ve nihâyet dört böbrekli Müdürümüz sayın Celalettin Torun görevden alınmış; Turgut Köse Müdür olarak atanmıştı. Bir süre sonra da efendilerin efendisi, devlet adamlığıyla temâyüz eden vali Cahit Bayar da, görevden alınmış ve yerine de daha sonraki yillardada önemli görevlerde bulunan ve Doğru Yol Partisi'nden milletvekilliği de yapan Hayrı Kozakçıoğlu, vali olarak atanmıştı. Üç aylık kısa bir görevin ardından İstanbul Emniyet Müdürü olarak ayrılmıştı. Yerine ise, alkole oldukça düşkün ve nitekim alkol masasında vefat eden Zihni Akın Vali olarak atanmıştı.
 
Rahmetlili Köse, bir toplantı esnasında, siyâsî nedenlerle görevden alındığını, üzüldüğünü ve bu nedenle de bizlerin de, aynı akibetle görevden alınmamız için özel bir gayret sarfetmeyeceğini, ama kendiliğimizden istifa ederek öğretmenliğe dönmemizden de, memnun olcağına ilişkin düşüncelerini dile getirmişti. Bizleri burada tutmaya olumlu temennilerinin yetmeyeceğini ve asla istifa etmeyeceğimizi, kendisi gibi, görevden alınma gunümüzü bekleyeceğimizi ve bir gün yine döneceğimizi ifâde etmiştik.Ve nitekim kısa bir sonra da görevden alınarak, Erzurum merkezindeki okullara verilmiştik. Siyâsî atamalar olsa da, günün şartlarında bu atamaları içselleştirerek, il dışına atanmamış olmanın memnuniyetiyle, yeni görev yerlerimize başlamıştık. Rahmetli Köse, bu atamaların kendi teklifleri olmadığını, bilgisi dışında yapıldığını söylemişti.
 
Atandığımız okullarda göreve devam ederken, tahminen üç veya dört ay sonra, atamalarımız il dışına yapılmıştı. Mesela ben Konya Ereğli Halkapınar Beldesi Ortaokuluna, Tünaydın Demircioğlu Malatya Arguvan Lisesine, diğer arkadaşlarımız ise değişik İl ve okullara atanmışlardı. Sayın Köse'ye bu atamaların doğru ve yerinde olmadığını ifade ettiğimizde, yine önceki atamalarımızda olduğu gibi, bu atamalardan da bilgisi olmadığını şüpheyle karşılasak da inanmak zorunda kalmıştık.Sağlık raporu alarak ilişkimin kesilmesinin geciktirilmesi yolunu seçmiştim. Rapor bitiminde göreve başlayarak yeni bir rapor almayı denedim. Ancak okulun müdürü ve çok has ve saf bir insan olan rahmetli Halit Bey, sevk kağıdı veremiyeceğini, Milli Eğitimden gelen talimatla ilişkinin kesilmesi gerektiğini ifade etmişti. Kendisine sürekli görev yolluğunun yapılıp yapılmadığını sorduğumda ise, Erzurum Ereğli arasında görev yolluğunun yapıldığını, ama Ereğli Halkapınar arasındaki yolluğun hesaba katılmadığını tespit ettim ve bu nedenle de göreve başlayarak yeniden sevk kağıdı verilmesini talep ettim. Ancak Milli Eğitimle yapılan görüşmelerde, bu talebimizin yerine getirilememesi ve hemen ilişiğimiğin kesilmesi söylenilmişti. Atama işleminden sonra eşimin çalıştığı kurum evimize yakın olduğundan, daha uzak bir okula atanmıştı.
 
Rahmetli Turgut Köse ile görüşme talebinde bulunmuş, fakat görüşme talebine olumlu cevap  verilmeyerek görüşme imkânı sağlanamamıştı. Bu durumda Vali Zihni Akın'a gitmekten başka çare kalmamıştı. İçeri girdiğimde her halde yine sarhoş olacak ki, hakkında bazı şaibelerin de bulunduğu vali, önünde, anlamadığım bir yığın parayı saymakla meşguldü. Durumu izah ettim ve görev yolluğum yapılmadan, yasal olmayan biçimde ilişiğimin kesilmeye çalışıldığını söylediğimde ise, ''Memleketin içine pislediğiniz yetmiyormuş gibi, bir de yolluğun peşine düşmüşsün'' sözlerini sarf edince ''Sayın Valim haksız biçimde can güvenliğim olmadığı bir yere gidiyorum. Başıma nelerin geleceği meçhul! Memleketin içine pisleyen biz değil, içini beraberce pisledik'' cevabım karşısında ''O da doğru'' dedi. Özel kalem müdürü rahmetli Melahat Abla'yı çağırarak, teleksle Ereğli Belediyesi'nden, Ereğli Halkapınar arasındaki yol râicinin istenilmesi talimatını vermişti. Nitekim, iki saat sonra yol râicinin on lira olduğu bildirilmiş ve aynı gün ilişiğim kesilmişti. Devletin valisinin uğraştığı işe bak!
 
Ereğli'ye vardığımda, ilçenin siyasi ciddi bir tedirginlik yaşamış, kaldığım sürede, beldeye gidiş gelişlerde bu tedirginliği hep hissetmiştim. Otelden dışarıya çıkmamaya azami dikkat içindeydim. Eşim ve çocuklarım Erzurum'da kalmışlardı. Eş durumdan Erzurum'a atanabilmek için Ankara'ya gitmek üzere Konya'ya varmış, geceyi orada geçirmiş, ertesi gün otobüs terminaline gittiğimde, Abdi İpekçi'nin suikaste kurban gittiğini, gazetecide dizili gazete başlıklarından gördüm. Tarih 1 Şubat 1979.. Verdiğim dilekçe üzerine, atamam Gümüşhane Kale Köyü Ortaokuluna yapılmıştı. On ay kadar her hafta Erzurum'dan, görev yerime maddi yönden hayli zor bir gidiş geliş yapıyordum. Demirel hükümetinin kurulmasıyla birlikte, Erzurum Milli Eğitim Müdürü olarak atanma talebim yerine getirilmedi, hatta müdür mavinliğim bile engellenerek, aylar sonrası ancak görevime iade edilmiştim. Rahmetli Köse'de Ülkücülerin yoğun olduğu Erzincan Cimin (Üzümlü) Ortaokuluna verilmişti. Ancak güvenliği nedeniyle bazı Adalet Partili siyasilerin devereye girmesiyle, ataması Yalova ilçesine yapılmıştı.
 
Göreve başladığımızda belgeleri incelediğimizde, her iki atamamazında Milli Eğitimin teklifi ve Erzurum Valisi Hayri Kozakcıoğlu'nun imzasıyla Bakanlığa sunulduğunu gördük. Hatta il dışı teklifimizde Erzurum'da Ülkücü görüşe mensup öğretmenler üzerinde özellikle şahsım ve rahmetli Tünaydın Demircioğlu'nun çok etkili olduğunu ve bu nedenle de bu kişilerin kamu güvenliği açısından il dışına gönderilmesinin uygun olacağını teklif edildiğini tespit etmiştik ve sayın Köse, mahcubiyet nedeniyle olacak ki, bize doğruları söylemediğini anlamıştık. Sayın Köse, petrol sıkıntısını yaşandığı dönemde vali yardımcısı vekili olarak petrol dağıtımından sorumluluk üstlenmişti. Bazı kayırmalar yapmakla birlikte, şaibeli bir çıkar ilişkisi olmamıştı. O yönüyle dürüst ve namuslu bir insan olduğunu teyit etmek isterim. İstenilen ve arzu edilen bir yönetim sergilemese de, değerli bir Erzurum insanıydı. 
 
1989 yılında Kars Milli Eğitim Müdürlüğü'nden Erzurum Milli Eğitim Müdürlüğü'ne atanmıştım. Birgün ziyaretime gelen rahmetli Turgut Köse ile geçmişi yad ederek, sohbete dalmıştık, o tarihlerde siyasi nedenlerle bir takım hatalar yaptığını samimi bir ikrar ile getirmişti. Bizim düşüncemizdeki öğretme arkadaşlarımız, kardeşinin ve öğretmen olan eşinin benden çok memnun olduklarını, hatta lojman tahsis ettiğimi söylediğinde, belli bir olgunluğa eriştiğimizi ve sizin dönemdeki yönetim tarzını sürdürmüş olmam halinde, Erzurum tabiriyle ''Gelinizin Narman'da, kardeşinizin de Tekman'da'' olması gerektiği esprisini yapmıştım. Sizi görevden alan zihniyet Adalet Partililer, ama hep mağdur edilen hep ülkücü öğretmenlerolduğunu söylediğimde ise, o günün siyasi şartlarında, hepimizin ve herkesin yaptığı hataları ben de yaptım diyerek samimi itiraflarda bulunmuştu. Bir kaç kez daha kendisiyle görüşme imkânım oldu.
 
Sonuç olarak, 12 Eylül öncesinde ve günümüzdeki siyasi mücadelelerde, en ziyadesiyle mağdur edilen memurlar ve öğretmenler olmakta. Her devirde kamuda çalışanlar, siyasilerin hedef tahtası haline gelmekte ve adeta siyasi emellerin tahakkuk edilmesinde, devlet memurlarını bir laboratuvar ve deney tahtası olarak kullanılmaktadırlar. Ümidimiz ders alarak, devlet memurlarının tarafsız ve yansız bir biçimde, görevlerini sürdürmelerine imkân sağlamaktır. 12 Eylül öncesi süreçte sağ-sol çatışmasının acı verici hatıralarını yaşadık. 12 Eylül'ün ezdiği ve bazı yeni anlayışlara imkan sağladığı bir süreç yaşadık... Olan, can veren ve mağdur edilenleri olmuştuk. Bugün o kendi arasında çatışan bir gençlik yok... Ama, devlete başkaldıran etnik aidiyetli bölücü terör örgütü ve din maskeli Fetullahçı ve benzeri yapılanmalar var.
 
Kişi olarak 12 Eylül ve öncesinden çok ciddi dersler çıkarmış ve katı ideolojik yaklaşım ve düşüncelerden pay çıkardığıma inanıyorum. Öyle ümit ediyorum ki yaşanılan süreç hepimize bir ders olmuştur.
 
Turgut Köse'ye yeniden rahmet diliyorum.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25