Sessiz Tehlike: Akran Zorbalığı
Sessiz Tehlike: Akran Zorbalığı
Okul koridorlarında, teneffüslerde ya da sosyal medyada sessizce büyüyen bir sorun var:
Akran zorbalığı. Çocuklarımızın hem mağdur hem de zorba olmaması için en güçlü savunma hattı, farkında ve duyarlı velilerdir.
Görünmez Bir Tehdit: Akran Zorbalığı
Bugünün çocukları, teknolojiyle iç içe büyüyor. Bilgiye ulaşmak kolaylaştı, ancak duygusal dayanıklılık azaldı. Okul ortamı, sadece akademik bilgi kazandıran bir alan değil; aynı zamanda karakterin, vicdanın ve empati duygusunun da geliştiği bir yerdir. Ne var ki bu ortamda, giderek artan bir sorun öğrencilerin iç dünyasını sessizce yaralıyor: Akran zorbalığı.
Akran zorbalığı; bir öğrencinin başka bir öğrenciyi fiziksel, sözel, psikolojik ya da dijital yollarla kasıtlı olarak rahatsız etmesi veya zarar vermesidir. “Şaka yapıyordum”, “herkes gülüyordu” gibi ifadelerin ardına gizlenen bu davranışlar, kimi zaman bir öğrencinin okuldan soğumasına, içine kapanmasına ya da kendine güvenini tamamen yitirmesine yol açabilir.
Zorbalığın Çocuklar Üzerindeki Etkileri
Zorbalığa uğrayan öğrencilerde genellikle şu belirtiler gözlemlenir:
● Okula gitmek istememe, mide bulantısı veya baş ağrısı gibi psikosomatik belirtiler,
● Sosyal çekilme, sessizlik, ani öfke patlamaları,
● Dikkat dağınıklığı ve ders başarısında düşüş,
● Uyku bozuklukları ve özgüven kaybı.
Uzun vadede bu çocuklar, güven duygularını kaybedebilir ve toplumdan uzaklaşabilir. Zorba konumundaki öğrenciler ise kısa vadede güçlü görünseler de, empati eksikliği ve otoriteyle sorun yaşama eğilimleri nedeniyle ilerleyen yaşlarda sosyal ilişkilerinde zorluklar yaşayabilirler.
Dijital Zorbalık: Görünmeyen Ekran Arkasındaki Tehlike
Son yıllarda “siber zorbalık” da akran zorbalığının bir parçası haline geldi. Bir öğrencinin sosyal medyada küçük düşürülmesi, alay edilmesi, sahte hesaplarla ifşa edilmesi ya da özel bilgilerinin paylaşılması artık ne yazık ki sık karşılaşılan durumlar. Veliler olarak, çocuklarımızın dijital dünyada neler yaşadığını bilmek, sadece onların “ne izlediğini” değil, “nasıl hissettiğini” de anlamakla başlar.
Maalesef öyle bir teknolojik dönem içerisindeyiz ki çocuklarımızın en güvenli gördüğümüz evimizde odasın da dahi çok ciddi basılara ve zorbalıklara karşı karşıya kalmaktadırlar.
Velilere Düşen Görevler
Akran zorbalığıyla mücadelede aile ilk savunma hattıdır. Veliler olarak yapabileceklerimiz:
● Çocuğumuzun arkadaş çevresini ve okul yaşantısını yakından tanımak,
● Evde açık iletişim ortamı kurmak; “Bugün nasıldı?” sorusunu rutinleştirmek
● Onu dinlerken yargılamamak, duygularını küçümsememek,
● Sosyal medya hesaplarını güvenli şekilde kullanmayı öğretmek,
● Empati ve saygı kavramlarını aile içinde sürekli konuşmak,
● Gerekirse rehberlik servisinden destek almaktan çekinmemek.
Unutmayalım, çocuklarımızın duygusal dünyasındaki ilk öğretmen bizleriz. Evde sevgi, saygı ve anlayış hâkimse; okulda da bu değerleri yaşatmaları çok daha kolay olur.
Okul – Aile – Rehberlik Üçgeni
Akran zorbalığıyla mücadelede en etkili çözüm, okul, aile ve rehberlik birimlerinin koordineli çalışmasıdır.
Öğretmenlerin ve yöneticilerin gözlemleri, velilerin farkındalığıyla birleştiğinde, zorbalık olayları henüz büyümeden önlenebilir.
Okulların rehberlik servisleri, sadece mağdur olan değil, zorbalık yapan öğrencilerle de birebir çalışarak davranış değişimi sağlayabilir.
Sessiz Kalmayalım
Akran zorbalığı, “büyüyünce geçer” denecek kadar basit bir davranış değildir. Erken fark edilmezse, çocukların ruh dünyasında kalıcı yaralar açabilir. Bu nedenle, sessiz kalmamak ve her çocuğun güvenli bir eğitim ortamında büyümesini sağlamak hepimizin görevidir.
Veliler, öğretmenler, yöneticiler… Hep birlikte empatiyi, anlayışı ve saygıyı yeniden inşa edebiliriz. Çünkü bugünün çocukları, yarının toplumunu şekillendirecek. Onları korumak, hepimizin ortak sorumluluğu.
Abdullah SAMANCI
Eğitimci
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.