• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • Erzurum 16 °C
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 19 °C

TAŞERONLUK= KÖLE DÜZENİ

Selman Soğukpınar

Ülkemizde eskiden kamu kurumlarında çalıştırmak için tarladan, bağdan ve bahçeden insanlar zorla getirilerek devlet kapısında çalışmaları sağlanırmış.

O yıllar gerek ülke nüfusunun azlığı gerekse devletteki istihdam açığının kapatılması için böyle bir durum söz konusu imiş.

Durumun böyle olduğunu tespit etmek için çok fazla araştırmaya yâda o günleri yaşamış olmaya gerek yoktur.

Ailemizde Babamızdan, amcamızdan ve dayımızdan duyuyor ve görüyoruz.

Ancak bu durum fazla sürmemiş zamanla ülke nüfusunun artması ve başka nedenlerden dolayı rüzgâr ters yönde esmeye başlamıştır.

Sadece nüfusun artması rüzgârın ters yönde esmesine sebebiyet vermemiştir.

Hükümetler kamuda çalışanların sayısını azaltmak için her dönem başka, başka sebepler bularak özelleştirme yolunu seçmişlerdir.

Ardından da  Batılı ülkelerde yıllar önce uygulanmaya başlayan taşeronluk diğer bir deyimle çağdaş kölelik düzenini ülkemizde de uygulamaya koymuşlardır..

Sonuçta da gerek taşeronculuğun artması gerek hükümetlerin sonunu düşünmeden yapmış olduğu özelleştirmeler ile devlet kapısı kapanmış böylece çağdaş kölelik olan bir düzen kurulmuştur.

Taşeronluk dünya da yıllar önce başlamasına rağmen düzen ve sistem hiç bir zaman bizde ki gibi kölelik düzeni ve sistemi ile yürütülmemektedir.

Bu sistemin ülkemiz insanını nasıl köle haline getirdiğine bakacak olursak.

Son yıllarda ülkemizde büyük bir eğitim seferberliği başlatılmıştır.

Örneğin; Üniversite sayıları artırılmış hatta bazı şehirlerimizde iki, üç üniversite açılmıştır.

Eğitimdeki bu reformlar aslında yıllar önce atılması gereken ihmal edilmiş adımlardır.

Dolayısıyla bugün atılan bu adımları canı gönülden alkışlıyoruz.

Ancak bu işin olması gereken sadece bir boyutudur.

İşin ikinci boyutuna gelince insanlar mezun olduktan sonra istihdam alanları bulamıyorsa o zaman neye yaradı o üniversite diploması.

 

Görüldü ki üniversiteyi bitirip diplomayı duvara asmak eve ekmek çoluk çocuğa aş getirmedi.

Çünkü ülkemiz de üniversiteyi bitiren her birey kamu personel sınavına girecek belirlenen oranda puan alacak ki ancak bir kamu kurumuna yerleşebilsin.

Eğer birde belirlenen oranda puan alamadıysanız eyvah!!!

Bu demek oluyor ki işsizlik denilen illetle boğuşan yüz binlerce üniversite mezunu genç ortada kaldı.

İşte bu durumda olan gençlerimiz daha hayatlarının baharında yokluğun, Baba eline bakmanın vermiş olduğu eziklikle yaşamaya başlıyor.

Yaşadığı bu stres ve sıkıntı psikolojik hastalıklara, bunalımlara hatta intiharlara kadar varıyor.

Buna geçliğimiz hayata 1-0 yenik başlıyor da diyebiliriz.

Bu
defa ne yapacak mecburen taşeron bir firmaya iş için müracaat edecek.

Firma sahibi; Kardeşim o diplomanı bir kenara koy.

Burada diploman işe yaramıyor.

Eğer işe ihtiyacın varsa, yapacağın iş şu.

Alacağın ücret bu kadar,

Çalışma süren şu kadar,

İster çalış.

İster çalışma. Diyor.

Mecbur olduğu için işi kabul eden gençler.

Çalışma saatleri 10-12 saate varan, 10 dakika istirahatı çok görülen, yıllık, doğum ve ölüm izni olmayan çalıştığının bedelini de gününde ödemeyen ödediğini de minnet ve sitemle ödeyen bir zalim taşeronla baş başa kalıyor.

Hâlbuki ne hayallerle üniversite kazanmış,

Ne hayallerle mezuniyet gününde kep fırlatmış,

Ne hayallerle diplomalarını almışlardı.

Bütün bu hayaller bir taşeron firmanın iş bilmez patronunun, laftan anlamaz müdürünün, insanlıktan nasiplenmemiş şef’inin hal ve hareketleri karşısında yok olup gidiyor.

Diğer taraftan o gencin ailesini düşünün;

Babası yememiş yedirmiş,

Giymemiş giydirmiş,

Zavallı anacığı saçını süpürge etmiş,

Emek vermiş oğlum okusun makamı, mevkisi, işi ve gücü olsun diye çabalamış,

Ama bütün hayalleri bir taşeron firmanın kapısında son bulmuştur.

Haksız mıyım?

Babası oğlumuz üniversiteyi okuyup mühendis veya öğretmen oldu diye göğsünü kabartırken yâda evladım mühendis olmuş diye annesi gururlanırken taşeron bir firmada köle gibi çalıştırılan evladının içler acısı durumunu görünce nasıl hazmedebilirler.

Efendiler!!!

Artık bu düzene birileri dur demeli.

Aylarca yıllarca çalıştırıp bir gün işe gecikince ya da özel bir sebebinden dolayı gelemeyince itilip, kakılan ertesi günde kapı önüne konulan binlerce gence zulmeden bu sistem ortadan kaldırılmalıdır.

Onlarında çalışma saati belli olmalıdır.

Onlarında ölüm, doğum ve yıllık izinleri olmalıdır.

Onlarında ücretleri gününde ödenmelidir.

Haksız yere kapı önüne konulmamalıdırlar.

İş yerinden ayrılırken de çalıştığı yılların bedelini alacağı bir hak düzeni kurulmalıdır.

Çünkü bu millet büyüttüğü fidan gibi evlatlarının;

Üç beş sümüğünü silemeyen babadan kalma mirasa konmuş sözüm ona ağa babasının,

Üç beş sonradan görme müdürünün,

Makam koltuğunda oturup yukarıdan aşağıya emreden koltuk delisi akrabalarının idareci olduğu yerlerde köle gibi çalıştırılması için yetiştirmiyor.

Bu düzenin ne dinde, ne ahlakta, ne kanunda, ne de örf ve adetlerimizde yeri yoktur.

İnsanı yaşatmadan devlet yaşamaz.

İnsanların yaşam standartları, sosyal hayatları ne kadar iyi olursa o zaman aile düzeni de toplum düzeni de devlet düzeni de sağlam olur.

Gelecekten kaygı duymayan bir nesil daha iyi gelecek hazırlar.

işte o zaman üç çocuk değil, belki beş çocuklu ailelerin çok olduğunu hep beraber görmüş oluruz.

  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Erzurum Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
    Tel : 0 532 414 82 11 0 538 776 25 25