KAVAKKAPI GÜZEL YAPI

947dbd44-90a4-42b2-a432-8616685f7e02.jpeg

Dün yolumuz Dumlu’ya düştü. Kardeşim Prof. Dr. İrfan Aksu’ya, “Yolu biraz uzat; Kavakkapı’nın altından geçelim. Gençliğimizde cirit seyrettiğimiz yerleri görelim, hatıralarımızı tazeleyelim ve biz de tazelenelim,” dedim. İyi ki de demişim.

Şehir büyüyor, gelişiyor; tarihî mekânlar, rant ordularının insafsız hücumlarına, ve zamanın tahripkârlığına direnmeye çalışıyor. Ayakta kalma çabasındaki yorgun Kavakkapı’nın oldukça ihmal edildiğini üzülerek gördüm.

Üstün bir tarih bilinciyle kaleyi, Çifte Minareli Medrese’yi, kümbetleri ve bazı tarihî evleri ihmal ve unutkanlığın yıkıcı etkilerinden kurtarıp gün yüzüne çıkaran Büyükşehir Belediyesi’nin, Kavakkapı’yı da vakit kaybetmeden takibe alması gerekiyor.

Buraya bir virgül koyalım, bir takdir parantezi açalım.

Şehri adeta zengin bir açık hava müzesine dönüştüren eşsiz eserlerimiz—Çifte Minareli Medrese, Ulu Cami, kale ve daha nice tarihî camimiz—uzun yıllar boyunca etraflarını saran estetikten ve mimariden yoksun yapılar arasında hapsedilmişti. Bu saklı hazineler, sanki ziyaretçilerin gözlerinden gizlenmişti.

Neyse ki büyük bir çevre düzenleme projesi hayata geçirildi; sur içi ve çevresi tanzim edilerek kale bugün oldukça estetik ve görkemli bir görünüme kavuşturuldu.

Şehrin tarihî dokusuna sahip çıkma vizyonunu son derece önemsiyorum. Erzurum Kalesi civarını her ziyaret edişimde, bu muhteşem eserleri bizlerle buluşturan ve tarih bilincimizi pekiştiren Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ilgili birimlerinde görev yapan çalışanları yürekten kutluyorum.

Geçen gün Yıldızkent’te katıldığım bir düğünün ardından, serin bir Erzurum gecesini, yürüyüşle güzelleştirmek istedim. Görkemli binaların arasından geçerken, son günlerde küçük sarsıntılarla kendini yeniden hatırlatan "deprem gerçeğini" düşündüm.

Gözümde Erzurum’un birinci önceliği, şehri depreme dirençli hale getirmektir. Eğer bu konunun üzerinde ciddiyetle durmaz, hızlı bir şekilde “yarı gökdelen” sevdasından uzaklaşıp yatay mimariye yönelmezsek, bu süslü binaları süslü mezarlıklara çevirmiş oluruz. Kombina, Yıldızkent, Dadaşkent gibi sulu zeminli arsalar üzerinde çok katlı binaların yükseldiği uydu kentler büyüdükçe büyüyor. Deprem yönetmeliğinin ciddiyetle uygulandığını umuyorum. Büyükşehir Belediyesi’nin eski binalardan oluşan semtlerde hızlı bir kentsel dönüşüm uyguladığına ilişkin haberleri okudukça biraz rahatlıyorum.

Geçen gün eski Numune Hastanesi’nin bitişiğindeki arsanın bir inşaat alanı haline geldiğini görünce yaklaştım. Asılan ilanda “Halk Pazarı İnşaatı” yazıyordu. Sanki şehrime bir fabrika yapılıyormuş gibi sevindim. Daha önceki yazımda da belirtmiştim: Büyükşehir’in fakir fukaranın filesini doldurmaya yardımcı olacak, her semte bir halk pazarı inşayı hedefleyen projesini büyük bir hizmet olarak görüyor ve alkışlıyorum.

Parantezi kapayıp, kapı gibi kapı mevzumuza dönelim.

Restorasyon projelerinin muhatabı doğrudan Kültür ve Turizm Bakanlığı mı, başka bir merci mi, doğrusu bilmiyorum. Ancak Sayın Valimiz ve Büyükşehir Belediye Başkanımız, lütfedip birlikte bir kez bu kapıdan geçseler, gereğini hızla düşüneceklerine inanıyorum. Ne hoş olur…

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.