
Fevzi Budak
Bir tatil gününde Erzurumlu Emrah
Bu maral bakışın ey peri suret
Çok açtı sinemde yara gözlerin
Bilmem huri midir yoksa ki afet
Yakar baktığını nara gözlerin
Birden işvelenip mestane süzer
Tigi gamzelerin bağrımı ezer
Bir kez iltifatla eylesen nazar
Eder şu derdime çare gözlerin
Emrah'ı âlemde bî karar etti
O nihan aşkını aşikâr etti
Aklımı fikrimi tarumar etti
Fitne bakışların kara gözlerin
Başa aldığım şahâne güzellemesi ile bir Pazar gününde Erzurum'un değerlerinden Erzurumlu Emrah'ın sevda yüklü bir gazelini paylaşmak ve bir iki edebi kelâm-laf etmek istedim. Halk edebiyatımızda iki Emrah var. Biri 17.yüz yılda yaşamış Ercişli Emrah. Siirlerinde " Sefil Emrah" mahlasını kullanır. İkincisi 19.yüz yılda yaşayan Erzurumlu Emrah. Şiirleri birbirine karışmış Ama daha çok Ercişli Emrah'ın bazı şiir ve deyişi Erzurumlu Emrah'a mal edilmiştir. Ercişli'nin şiirleri yüz yıllar sonrası derlendiği için iyi ki de Erzurumlu Emrah'a mal edilmeşler ve böylece günümúze kadar taşınma imkânı bulmuş bazı şiirleri. Ercişli Emrah'ın "Turnalar" isimli deyişini ise daha da bir olgunlaştırarak mükemmel bir deyiş haline getiren ve okuyan Erzurumlu Âşık Reyhani olmuş.. Ercişli Emrah'ın şiirlerinde sade bir Türkce kullanılırken; Erzurumlu Emrah'ın ise medrese dergâh eğitiminden kaynaklı olacak Divanı'nda Arapça, Farsça, Türkçe karışımı bir dil kullandığı görülür. Ama Erzurumlu Emrah da semai ve koşmalarında ise sade bir dil kullanır. 17. Yüz yıl Âşık tarzı halk edebiyatımızın ve halk şiirimizin büyüklerinden hikâye tasnifçisi Ercişli Emrah'tan söz açılmış ken güzel söyleyişle etkili bir ezgiyle okunan dizelerini vermeden geçmek olmaz.
Bugün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayından
Kamaştı gözümün nuru
Onun hüsnü cemalinden
Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun burdu
Gül kızardı hicabından
Bahçenin kapısın açtım
Sandım ki cennete düştüm
Ben o yârdan ayrı dúştüm
Elin dilinden dilinden
Bahçenin kapısı güldür
Dalında öten bülbüldür
Sefil Emrah sana kuldur
Bağışla geç günahından"
Erzurumlu Emrah, medrese eğitimi alması ve heceyle yazdığı şiirlerinin yanında aruz vezniyle yazdığı şiirleri dolayısıyla hak tasavvuf aşıklığı ile daha belirgin bir şekilde öne çıkmaktadır. Gazel tarzi şiirlerinden çok heceyle yazdığı semai ve koşma türü şiirleri beğeniyle okunsa da, gazelleri de oturak meclislerinin bir başka vaz geçilmezlerindendir. Dini tasavvufi şiirleri de bir başka güzellik taşır. Rahmetli Mükerrem Kemertaş'ın muhteşem sesiyle okuduğu bir zahidin kendisini kınamasına karşı arifane hoş söyleyişiyle ve bakışıyla yazdığı müstezatında:
Ey zâhid beni taneyleme kim mescide gelmez
Rah-i Hakkı bilmez
Ben mütekkifim kùşe-i meyhane banadır
Mescit de sanadır
Muhteşem "Müstezatî" biz her Erzurumlu'nun dilindedir. Tasavvuf şiirinde rumuz vardır. Bazı kelimeler sözlük anlâmında olmayıp remizli bir anlâmla kullanılır. Bu beyitte gecen meyhane de bir rumuzdur. Bildiğimiz meyhane değil dergâh anlamında kullanılmış. Ben irfan dergâhında kemâle erdim ey zâhit diyor ve saz çaldığı için kendisini kınayan zamanın Sîvas müftüsüne.
Emrâh'ın aruz vezniyle yazdığı sevdâ gazeli
Çünkü çıktın bugün seyrana kurban olduğum
Neş'veler bahşeyledin devrana kurban olduğum
Bezme istikbal-i ikbalinle teşrif eyledin
Kim kul olmaz sen gibi sultana kurban olduğum
Nâzeninim gönlümü tekbir ile taltif kıl
Gelmişim iyd için kurbana kurban olduğum
Var ise meylin eğer canımda bismillâh bugün
Can ü baş fedâ olsun câna kurban olduğum
Ben sana Emrah'ı gönlüm verdiğim ayp eyleme
Can verirler sevgili cânâna kurban olduğum
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.