12 Eylül'ün bana hatırlattıkları

Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin yıl dönümü...
Bu darbeden ben de payımı almıştım. Tıpkı 27 Mayıs darbesinden payını alan rahmetli babam gibi... Nüfus ve nahiye müdürlüğü görevlerini birlikte yürüten rahmetli babam işin garibi üç Demokrat Partilinin, darbe karşıtı olduğuna yönelik şikayetleri sonu yargılanmış; sonuçta berat etmişti. Ama kışın ortasında bir sürgün yemişti. Ben de 12 Eylül'de İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısıydım. Darbenin iki ay sonrasında görevden alınmış Erzincan'ın bir köyüne sürgün olarak gönderilmiştim. 12 Eylül darbesi öncesi kazandiğım yurt dışı sınavına ve 3.5 ay süreli Türk Alman Merkezi'nde aldığım dil eğitimine rağmen Almanya'ya gidişime engel konulmuştu.

1968 kuşağının karşı tarafından yer alan biri olarak öğrenciliğimdeki hareketli hayatım geride kalmıştı artık. Öğretmen ve yönetici olmuştum ve zaten bir eylemim de olamazdı. Gerçi Bir fikrim ve tavrım vardı. Ama bana bundan dolayı dokunmazlar diye sanmıştım. Fakat hıç de öyle olmadı. Erzurum'da Emniyet Müdürü rahmetli İsmail Köse ile birlikte gòrevden alınan iki kişiden biri de ben olmuştum. 14'u bu dönemde olmak üzere 44 yıllık meslek hayatımda toplam 21 kez sürgün yedim. Demek ki bir adım önde olmak tehlikeli. Namaz kıldırırken Kòy Ağası'nın bir adım önünde duran camii imamının; Köyün Ağası babalarından bir adım önünde durmasını kabullenemeyen Ağa'nın çocuklarının imamı dòvmeleri gibi bir şey bir adım önde durmak. Şikâyette bulunan imama Ağa; çocuklar haksız ama sen de bir adım ònde duruyorsun yani Hocam. Bizm işimizde her halde öyle bir şey.

Bazı içi boş eften püften idari iş ve işlemlerden dolayi arkadaşlarımla birlikte Ağrı ilinde 4 yıl yargılanmıştım. Yetmedi. Anavatan döneminde 1984 yılında İl Milli Eğitim Müdürü olmuştum. Fakat asaleten atama kararnamem Kenan Evren tarafından üç kez imzalanmayarak iade edilmişti. Çünkü "Kırmızı kitap'a" girmiş artık sakıncalı personel olmuştum. 12 Eylül öncesi karanlık güçlerin tetikledıği bir oyunla karşılıklı olarak kardeş kanı dökülüyordu. Ama bunun çaresi darbe değildi. Ülkeyi yönetenler ve tüm siyasi partiler bu kötü gidişata son verebilirlerdi. Ama maalesef bir türlü bir araya gelmediler ve ülke arzu edilmeyen darbe sürecine sürüklendi.

1960 yılindan itibaren ülkemizde yaşananları yaşım itibariyle bilen biri olarak herkes kim haklı kim haksız demeden payına düşenlerden bir òz eleştiri yapmamız gerektiğini düşünenlerden ve inananlardanım. Ne olursa olsun. Her hal ve şart altında demokrasiden başka çıkar yol ve çare yok. Sonuç olarak şunu diyebiliriz. Çok yazık oldu hayatının baharında toprağa düşen gençlere. Çok yazık oldu dar ağaçlarında can verenlere. Çok yazık oldu hapishanelerde çile çeken ve insanlık dışı kötü muamelere maruz kalanlara ve keyfi bir şekilde mağdur olanlara. Çok yazık oldu ülkemizin heder edilen yıllarına.

Büyük Ozan Reyhani serzenişinde haksz mı?

"Siyasetin sahasında hiçleri
Yetkilerin gizlediği suçları
Birbirini kurşunlayan gençleri
Kaybolan yılları söylemeyım mi?"

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fevzi Budak Arşivi

Hüseyin Efendi'ye ait bir musammat gazel

15 Şubat 2025 Cumartesi 18:46

PTT'den hatıra pulu...

25 Ocak 2025 Cumartesi 13:52

Şeb-i Yeldâ geleneği.

21 Aralık 2024 Cumartesi 22:05

Cebbar Oğlu Mehemmed...

22 Kasım 2024 Cuma 11:01

Ziya Gökalp'ı anarken...

27 Ekim 2024 Pazar 11:21